Yazar ve çizer, araştırmacı dostum Hasan Efe, İzmir'de yayımlanan ELİZ Edebiyatdergisinin 34. sayısında, lutfetmiş "Tin ve Ten" adlı şiir kitabımın bir çözümlemesini yazmış.. kendisine teşekkürlerim ve sevgilerimle...
-----
TİN
VE TEN *
Hasan
EFE
Yavuzdoğan’ın Tin ve Ten’i Temmuz 2011’de okurla
buluştu.
Basın
ve yayımcılıktan gelen Aziz yavuzdoğan Gelişim Yayınları, Kıbrıs (KKTC)
gazetesi ve Milliyet gazetesinde çalıştı. Ayrıca forumedebiyat ile FE Dergi’yi yayımladı.
SiyahBeyaz’dan çıkan kitabın kapaktaki
tam adı: Tin ve Ten şiir izleri-seviştikçe hayatla, ölüm dedikodu
üretir…
Kitaba
genel olarak bakıldığında Ruhsal ve bedensel gelgitlerin bütünlüğündeki
yansımalar olabildiğince kesik (… üç noktalarla, HE) ve kısa verilmiş. Bunlardan sekizi
diğerlerine göre daha uzun; Nu, dilaltı bakla, sığınak, mübbete dair ayıp şeyler
(müebbete, olmalı; [Aynı başlığın
altındaki ikinci bölümün ikinci dizesi: “müebbete mahkum ayrılıklar” ] HE), zor,
sırat, gel-git, çivi yazısı.
Ten
ve Tin’de bölümler görülmese de 43. sayfadaki iki dizelik “itiraf” bir sonraki
sayfanın (44) yol göstericisi oluyor “sığınak’la. Okur bunu “itiraf” başlığı
altındaki
[ (“sığınak”ın şifresi)] adlı tamlama açıklaması ile
görebiliyor. (köşeli ayraç bana ait, HE)
Yavuzdoğan,
yaşam ile birey arsındaki ilişkileri irdelerken bir yandan uzakdoğu felsefesini
öne çıkarır, öte yandan da tasavvufa yöneliyor. Özellikle de sonlara doğru
Alevi ve Bektaşi “nefes”lerindeki deyişler yer alıyor dizeler arasında.
Bunu “Vahdetname”deki (Harabi) **şu dizelerde
görebiliriz.
“Daha Allah ile cihan
yok iken
Biz anı var edip ilan eyledik
Hakk'a hiçbir layık mekan yok iken
Hanemize aldık mihman eyledik” (Vahdetname’den)
“ Allah ile burda
birleştik
Nokta-i
amaya girdik birleştik
Sırr-i Kunt u kenzi orda söyleştik
İsmi şerifini Rahman eyledik”
(Vahdetname’den)
“nokta-i amaya yol alıp, sırr-ı
mihman eyledik”
(S. 63, Tin ve Ten)
Yavuzdoğan’da
aşk, dizeler arasında ya örtülü ya
da açık olarak gösterir kendini. Bu sözcük (aşk), kullanılmadığı zaman okur
“aşk”ı dizeler bağlamındaki çağrışımla çıkar.
“yön
ölümden vazgeçmektir her defasında
bir insanı sevmek…” (s.16)
Aşk,
kitabın başlığıyla da bütünleştirildiğinde bu kavram ilkin soyut, içe dönük
olarak belirir dizeler arasında. Uzakdoğu felsefesi ve tasavvufi
çağrışımlardaki didaktik oluşum ise kimi zaman yaşamsal bir birikimin özünü
sezdirir.
“oltaya
balık
hayata güvenmek
ölümü
yalan kılar…”
(s.16)
“ dua
halden anla Tanrım!
meşru bir günahtır
aşk…” (s. 25)
İlerleyen
sayfalarda “aşk” bu iki felsefe (Uzakdoğu – tasavvuf) arasındaki geçişlerle yaşamsal
gerçeklikte “ten”sel isteklere yönelip içsel ve tinsel özelliğinden sıyrılarak bedensel
bir arzunun yaşamsallığına varır. Bu, 40. sayfada “uçkurluk”la başlayarak 54.
sayfadaki “zor” a dek sürer.
“kamasutra
dirilince sertlik yanlısı
kel kafalı bir kesişin
duası..
huzura eresin diyedir ey sevgili
içine diri diri gömdüğüm
yeşim sapın gölgesi…” (s. 42)
Kamasutra,
Hindistan dilinde zevklerin kitabı
olarak adlandırılıp eşleşme ve beraberce sürdürülen bir yaşama sanatı olarak
düşünülse de cinsel isteğin giderilmesi olarak da kullanılmaktadır. En son
dizede yer alan yeşim sapı tamlaması
uzak doğu (Çin) kültürüyle ilgili olan Taocu bir yaşam felsefesini ortaya koysa
bile diğer anlamıyla erkek cinsel organına verilen addır.
Bu
açıdan bakıldığında tin’sel olanın
ten’sele dönüştüğü yoksanamayacaktır.
Alttaki
şu örnek de yaşam ile yaşam süresi arasındaki uzaklığın
içinden geçen bireyin birey olmadan
önceki (kuyruklu yıldız) varlığının
geçtiği yolu imliyor.
“Kuyruklu yıldız
onbeş santimlik yoldan geldiğini
sananlar için
hayat
ne kadar kısa…” (s. 51)
Tin
ve Ten’de genç kuşağın kavrayamayacağı, tasavvufu öne çeken Arapça, Farsça
sözcük ve tamlamalar görülüyor; mağfiret, hissi kablel vuku, nokta-i amaya,
sırr-ı mihman, kenz-i mahfi, berzahtan.
Bunun
yanı sıra “gökyürek”, “yeryürek” ve “düşkıran” gibi çağrışımsal etkisi yüksek bileşik sözcükler
de yer alıyor dizeler arasında ve başlıkta.
“………
gökyüreğin ağıdına büründü temmuz.
siyah
gölgesine çekildi,
yeryürek
uykuya… “
(s. 60, çivi yazısı)
“düşkıran”
(s. 13)
Yavuzdoğan’ı
didaktizme götüren ve dizeleri esneklikten kaydıran dize sonlarındaki “koşaç”lar
gözden kaçmamaktadır.
“ küllerim kanattandır
ve
Anka’dır
doğduğum yer…” (s.9)
“ sırrı çözmek değildir marifet
sırra ermektir
kızoğlankız bir
mağfire…” (s.11) (vurgular bana ait, HE)
Sonuçta,
bir iç sarımın birey yalnızlığında “ben”e dönük seslerin zaman zaman yaşamsal
gerçeklikle öne çıktığı sesler Tin
ve Ten’de “..ve” ile noktalanıyor.
“ ..ve
dil sessizliğe gömüldüğünde
dudaklar da ruhuna
kavuşur!”
*Aziz Yavuzdoğan, Tin ve Ten Şiir İzleri-
seviştikçe hayatla, ölüm dedikodu üretir…, SiyanBeyaz Kitap, Temmuz 2011,
İstanbul, 65 sayfa.
**
www.itusozluk.com/goster.php/vahdetname
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder