28 Haziran 2011 Salı

RÜYA / KABUS


öfke yüklü derin bir zamanıydı uykunun...

aşık olunası bir kadın seslendi çok uzaktan:
"sana ihtiyacım var, taptığım adam!.."

(biliyordum canımı sıkan kötü şeyler olacaktı..) 

kilometrelerce yol aldım yine de, geri dönmesini bildiğim büyük bir heyecanla
biliyordum Hestia değildi o, ama benim de ona ihtiyacım vardı.
ikna edemedi beni yani, "gitme" diyen alt bilincim
alıkoyamadı intiharımdan...

sisle kaplı yaz bahçesinin kalbine beni saplayan bir "aşk" yoktu oysa.
çok kardanadamlar erimiş gibiydi Serapis Tapınağı'ndaki bu dişi bahçede 
ben değildim ama yaşayan güneş tanıktır, günü geçmiş en taze mevsimlerden
çıktı karşıma mevsimsiz-masum, ihtiyaç fazlası yeni bir kardanadam...

parlak bir yıldız gibi kaydı gecenin iki yüzlü hançeri, nice ateşli geçmişine ihanet  
"alaz"ın orta yerine yıkıldı manastır.
"al"ıp uçurdu kadın açmaya üşendiği "per"inde, yontup acının çoğunu kendine 
ötede bir masanın üstündeyse içi geçmiş günahsız bir uyku acıyordu "az" birazcık
"iz"i kaldı orada...

sonra...
sonrası karmaşık!
kenara köşeye atılmışlığını topladı bildik onuruyla, düş kırıklığı
şiirler okunan yamaç evlerden...

kaybolmak istedi, olmayan makamından gitme zamanı aksakalsız bir dervişlik hırkası 
ve sessizce durulup çekildi su, kabul görmeyen ibadetinden... 

(bilemezdim bu kadarını...)

uyanmaya yakın bir zamandı
minik bir kara kedi geçiverdi kırılan dal üzerinden.
"Zeytin" ezilmeseydi Tanrım!
rüyada bıraksaydın ya, bana acının en uğursuz rengi kaldı şimdi
ayağımda çekirdeğin izleri...

•••
Tanrı boyut değiştirmiş olmalıydı, geçerken Herakles Kapısı'ndan
dedi ki:
S U S !..

"şimdi çocuklar uyusun!"

aziz yavuzdoğan
27.6.2011, istanbul

27 Haziran 2011 Pazartesi

hicvi takvim / ikibinlerin onbirinci yılı.. altıncı ayı.. yirmibirinci günü...

kendini beğenmişlerin kalabalığı vardı orada..
..el üstünde tutulan ve hem kaprislerinden şikayet edilen.

diğer yanda; oradaki hiç kimseyi beğenmeyen, sevgili bir ayrık otu...

ne farkeder ki!
aynı doğanın parçası değil miyiz¿
kibirli bir aynanın iki ayrı yüzü...

ve kenara köşeye atılmışlığımla gözlemlediğim, ey aşık olunası kadın:
"kendine ihanet ettin.. berbat durumdaydın! için çok acıdı, çok..."

SENİ UZAKTAN SEVMEK DAHA GÜZELMİŞ!






ne desem yalan olur...
(bu da doğru değil)

a.y.

26 Haziran 2011 Pazar

DE Kİ:

tahtta hak sahibi olan Tanrı'dır...

daha fazlasını bilmeyi hak eden de
"O"dur!

"seni umursamıyorum!" diyemiyorum ey insan!
ne olmuşsa olmuş, vardır bir sebebi...

bırak cevabı Tanrı'da kalsın..
..sabırlıyım!


aziz yavuzdoğan

25 Haziran 2011 Cumartesi

eylemsizlik...

bir çakıl taşını sevebilseydin mesela
bütün sular çekildiğinde
seninle kalabilirdim.

isteseydin, içimdeki sesi dinlemezdim yine.


bir çakıl taşı olabilirdim senin için mesela
elinde avucunda tutabileceğini
bilseydim...


aziz yavuzdoğan

(24.06.2011, bodrum)

17 Haziran 2011 Cuma

açık olmaya müsait zihinlere konuşmalar..

evlat dedi ki:
"üstat! bardağın dolusu-boşu diyorlar!?"
üstat dedi ki:
"evlat! hayatından bir sıkıntıyı eksiltmek istiyorsan
çekip gitmeyeceksin.. kendine geleceksin!"

(a.y.)

16 Haziran 2011 Perşembe

duvarlara pek alışığım..
..alışığım da
içimdeki "ben"e 
oyunbozanlık edip
konuşuyorum işte!

(a.y.)

11 Haziran 2011 Cumartesi

açık olmaya müsait zihinlere konuşmalar..

evlat dedi ki:
"üstat! davulun sesi onca yoldan niye hoş gelir?"
üstat dedi ki:
"evlat! tokmak zoruyla!"

(a.y.)

6 Haziran 2011 Pazartesi

2 Haziran 2011 Perşembe

SÜRÜDEN AYRILMAK GÜZELDİR!

korku:
ışıkların altında dans edenlerin kalabalığına karışmak...

sevgi:
dans eden ışıkların altında "ol"mak!.. 

a.y.

1 Haziran 2011 Çarşamba

İNTİHARLAR RENGİ


denizle buluşur hep gökyüzü
gün olur boğulur ufkunda mavi 
ve kararır sesim gecelere haykırdıkça kanar
dizleri toprağın...

arada kaç sıra dağlar var
yeşile gömülen bir eşkiyadır umut
bilirim ki kırmızıya düşer yolu güneşin
her defasında...

kirpiklerine saklayabilseydim hayatı şimdi
koklasaydım o sonsuz ceylan kokunu...

beni gökkuşağında uyut
Tanrım!

aziz yavuzdoğan
1 haziran 2011, istanbul

DERLER Kİ; JÜPİTER'İN KARISI ÇOK SICAK!

bırakıp gider mayıs
ardından akan sahte gözyaşlarını.

demek ki şimdi adım adım 
haziran'ı övme zamanı...

benim hiç bir şeyde gözüm yok! 

aziz yavuzdoğan