öfke yüklü derin bir zamanıydı uykunun...
aşık olunası bir kadın seslendi çok uzaktan:
"sana ihtiyacım var, taptığım adam!.."
(biliyordum canımı sıkan kötü şeyler olacaktı..)
kilometrelerce yol aldım yine de, geri dönmesini bildiğim büyük bir heyecanla
biliyordum Hestia değildi o, ama benim de ona ihtiyacım vardı.
ikna edemedi beni yani, "gitme" diyen alt bilincim
alıkoyamadı intiharımdan...
sisle kaplı yaz bahçesinin kalbine beni saplayan bir "aşk" yoktu oysa.
çok kardanadamlar erimiş gibiydi Serapis Tapınağı'ndaki bu dişi bahçede
ben değildim ama yaşayan güneş tanıktır, günü geçmiş en taze mevsimlerden
çıktı karşıma mevsimsiz-masum, ihtiyaç fazlası yeni bir kardanadam...
parlak bir yıldız gibi kaydı gecenin iki yüzlü hançeri, nice ateşli geçmişine ihanet
"alaz"ın orta yerine yıkıldı manastır.
"al"ıp uçurdu kadın açmaya üşendiği "per"inde, yontup acının çoğunu kendine
ötede bir masanın üstündeyse içi geçmiş günahsız bir uyku acıyordu "az" birazcık
"iz"i kaldı orada...
sonra...
sonrası karmaşık!
kenara köşeye atılmışlığını topladı bildik onuruyla, düş kırıklığı
şiirler okunan yamaç evlerden...
kaybolmak istedi, olmayan makamından gitme zamanı aksakalsız bir dervişlik hırkası
ve sessizce durulup çekildi su, kabul görmeyen ibadetinden...
(bilemezdim bu kadarını...)
uyanmaya yakın bir zamandı
minik bir kara kedi geçiverdi kırılan dal üzerinden.
"Zeytin" ezilmeseydi Tanrım!
rüyada bıraksaydın ya, bana acının en uğursuz rengi kaldı şimdi
ayağımda çekirdeğin izleri...
•••
Tanrı boyut değiştirmiş olmalıydı, geçerken Herakles Kapısı'ndan
dedi ki:
S U S !..
"şimdi çocuklar uyusun!"
aziz yavuzdoğan
27.6.2011, istanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder